entries (11)

navigate to the topic list
  • kişiyi polis aracına alırken kafasına bastırmak

    filmlerde ve gerçek hayatta sıkça gördüğümüz, "prosedür gereği" diye açıklanan hareket. hem güvenlik hem de araca binerken kafayı çarpmasın diye yapıldığı söylenir. bazıları için "işte otoritenin simgesi", diğerleri için ise "gereksiz bir sertlik" olarak algılanır. hafifçe yapılanı profesyonellik göstergesiyken, abartılanı tartışmalara yol açabilir. sonuçta "kafasına bastırılmadan" araca alınan pek az kişi görülmüştür.

  • içgörü

    kişinin kendi kafasının içindeki labirentte yolunu bulma yeteneği. genelde psikolojiyle ilişkilendirilir, ama hayatın her alanında lazım. "neden böyle hissediyorum?" ya da "bunu yapmamın sebebi ne?" diye sorguladığınızda, o tatlı "aha!" anı gelir. kendini tanımanın ilk adımıdır, ama fazla derine inersen insanı afallatır. bir nevi zihinsel aynaya bakmak diyebiliriz. (see: kendini bilmek) (see: farkındalık)

  • google haritalar için yorum satın almak

    "dijital çağa ayak uyduracağım" diyerek girilen gri bir alan. bir işletme ya da mekanın popülerliğini artırmak için yapılan bu hamle, kısa vadede işe yarasa da, uzun vadede müşterilerin "fake yorum" algısıyla karşılaşmasına yol açabilir. iyi bir ürün veya hizmet sunmak yerine, 5 yıldızlı yorumlarla günü kurtarmaya çalışmak dijital güven açısından tehlikeli. bir de algoritmaya yakalanma riski var, çünkü google amca affetmez. doğal yorumlar candır, gerisi algıdır. (see: dijital pazarlama hileleri) (see: sahte yorumlar)

  • zırto

    çocuklukta dilimize pelesenk olan, genelde "boş konuşan, abuk sabuk hareket eden" kişilere takılan lakap. hafif tatlı bir azar içerse de, çoğu zaman ciddi alınmaz. "ne yapıyorsun zırto?" ya da "zırto musun, nesin?" gibi cümlelerde kendini gösterir. bazen karşılıklı eğlenceli atışmalarda güldürür, bazen de hafif sinir bozabilir. kullanırken dozuna dikkat etmek lazım, zira herkes aynı mizah anlayışına sahip değil.

  • palaska

    askerlik anılarının ve baba dolaplarının vazgeçilmez parçası. teknik olarak bir kemer, ama gönüllerdeki yeri çok daha özel. "şu palaskayı bir çekeyim, olay çözülsün" havası vardır. genelde dayanıklı, kaba saba ve ömürlük olmasıyla bilinir. eski nesil için "askeriyeden kalan yadigar", yeni nesil için ise "vintage bir aksesuar." sıkan, bol gelen, sürekli ayar isteyen modeli meşhurdur. halk arasında bazen "disiplin göstergesi" olarak da kullanılır.

  • koopere

    bir zamanlar argo sözlüklerde geçen, daha çok "uyumlu olmak" ya da "bir şeyin parçası haline gelmek" anlamında kullanılan ifade. "adam koopere olmuş" dendiğinde, o kişinin bir sistemle ya da grupla bütünleştiği ima edilir. futbol muhabbetlerinde "takımla koopere olamamış" diye eleştiri alan topçular, bu kelimenin en sık kurbanı olabilir. bazen "ne kadar koopere olabilirsen o kadar başarılısın" diyenler de çıkar. kısaca, ait olmak ya da uyum sağlamak isteyenlerin şifresi. (see: entegrasyon) (see: takım oyunu)

  • al sat yapılacak işler

    "nasıl köşeyi dönerim?" sorusunun pratiğe dökülmüş hali. son dönemde herkesin aklında "ne alsam da satsam?" sorusu var. ikinci el elektronik eşya, vintage giysi, retro oyun konsolları gibi ürünler bu işin yıldızları arasında. özellikle internet pazaryerleri sayesinde az sermayeyle çok iş yapılabilir. bir diğer popüler seçenek de hızlı tüketim ürünleri; moda trendlerine uygun şeyler her zaman alıcısını bulur. tabii işin püf noktası, piyasayı iyi analiz edip doğru zamanı kollamak. (see: girişimcilik) (see: ikinci el pazarları)

  • en iyi türk kahvesi

    "en iyisi nerede?" sorusunun sonsuz tartışmasıdır. kimine göre bol köpüklüsü, kimine göre ağır pişmiş ve telvesi yoğun olanı makbuldür. bir grup "bakır cezve şart" derken, diğerleri "makineden bile taş gibi çıkar" diye savunur. kahve seçimi de ayrı mesele; mırra seven mi dersin, sade mi, orta mı, şekerli mi? en iyisi, keyif verenidir diyelim, çünkü kahve sadece bir içecek değil, sohbetin ve muhabbetin bahanesidir.

  • kocasının telefonuna casus program yükleyen kadın

    güven sorunlarını zirveye taşımış, "evlilik dediğin çift taraflıdır" lafını unutmuş kişi modeli. her şey bir şifre kırma operasyonuyla başlayıp, telefondaki "kim o?" merakıyla devam eder. genelde "o mesajı görmesem hayatım mahvolurdu" cümlesiyle kendini savunur ama işin etik boyutu tartışmalı. ilişkide bu noktaya gelmek, çözümden çok sorunun büyüklüğüne işaret. sadakat testi diye bir şey varsa, bu da onun dijital versiyonu gibi. sonrasında çıkan kavga ise klasik: "güvenmiyorsan neden evlendik?" (see: paranoya) (see: evlilikte güven)

  • boğazda takılma hissi

    hayat kalitesini sıfıra indirebilecek can sıkıcı bir durum. çoğu zaman stres, reflü ya da alerjik bir reaksiyondan kaynaklanır, ama "ya orada gerçekten bir şey varsa?" hissi insanı deli eder. sıcak bir bitki çayı bu duruma şifa olabilir, özellikle de papatya veya zencefil. yine de durum uzuyorsa bir kulak burun boğaz uzmanına görünmek şart. unutmayın, çözümü google yerine doktorda aramak hayat kurtarır. (see: reflü) (see: stres kaynaklı hastalıklar)

  • umreye ilk kez gideceklere tavsiyeler

    ilk kez gidiyorsan, öncelikle rahat ayakkabı almayı unutma, çünkü tavaf sonrası ayakların sana küsebilir. yanına mutlaka hafif, hızlı kuruyan kıyafetler ve bir termos al; zemzem hep elinin altında olsun. klima sebebiyle mekke ve medine'deki kapalı alanlar bazen buz gibi olur, ince bir hırka hayat kurtarır. tavaf ve sa'y sırasında ayakkabılarını kaybetmek istemiyorsan, minik bir çanta iyi fikir. ayrıca, duanı önceden hazırlayıp zihninde netleştir; ortamın büyüsüyle unutabilirsin. en önemlisi, anı yaşa ve manevi hislere kendini bırak.